Ana içeriğe atla

MADEN ATIK BARAJLARI VE ÇEVRE

Yağmur Yağmasın Siyanür Akmasın!
Kemal KURTUL Ziraat Mühendisi 11.05.2011

Ülkemizde 50-100 milyon metreküp zehirli maden atığı olduğu tahmin edilmektedir. Bu miktardaki bir atığın herhangi bir şekilde çevreye akmasıyla oluşacak yıkım da devasa olacaktır. Çevreye zararı olmadığı belirtilen Kütahya’daki atık su barajındaki bendin yıkılmaması için neredeyse “yağmur yağmasın” duasına çıkacağız.
Kütahya Gümüşhacıköy yakınlarındaki Eti Gümüş AŞ’ye ait maden işletmesine ait olan siyanürlü atık depolama barajının bentlerinden biri kısmen yıkıldı. Üç kademeli olan barajda zehirli atıklar son sete binerek bu sette sızıntı meydana getirmeye başladı. Yöre halkının anlatımları ve Çevre Mühendisleri Odasının incelemelerine göre barajdaki sızıntılar tarlalara kadar ulaşmıştır. Ve bendin her an yıkılması tehlikesi mevcuttur. Yetkililere göre herhangi bir tehlike yoksa da; bu bölgede su içmek dahi yasaklanmalıdır. Çünkü her an siyanür zehirlenmesi yaşanabilir. Litrede 8 mg siyanür 60 kg’lık bir insanı birkaç dakika içinde öldürebilir. Atıktaki siyanür miktarı ise 1000 mg/l’dir.
Felaketin eşiğinde olan bu tesis için MTA önceki raporlarında bakın neler söylemiş. “Türkiye'de de yığma dolgu türünde inşa edilmiş ve yaklaşık 9 yıldır siyanür kullanarak faaliyette bulunan Etibank'ın Kütahya'daki 100. Yıl Gümüş Madeni (şimdiki adı: Eti Gümüş AŞ)’ndeki atık barajında bir jeomembran bulunmamasına rağmen herhangi bir insan sağlığı ve çevre sorunu görülmemektedir.”
Durum böyleyken yılda ortalama 600 ton siyanür kullanılarak gümüş üreten bu “örnek tesis” özelleştirilmesinden bir süre sonra kapasitesini 2 katına çıkarmasına karşın güvenlik ve önlemlerde herhangi bir yatırıma gitmeyerek mevcut durumun oluşmasına davetiye çıkarmıştır.

Tehlike Büyük

Macaristan'ın Ajka şehrindeki alüminyum fabrikasının atık barajının çökmesi sonucu; 40 km karelik bir alanda yaşam son buldu. Faciada 8 kişi öldü. 133 kişi yaralandı. 1000 kişi de başka yerlere nakledildi. Tuna ve Raba Nehirleri’ni zehirleyen facia Avrupa’nın son 30 yıldaki en büyük çevre felaketi olarak adlandırıldı. Karadeniz’i de etkileyen bu kazanın etkileri ilerleyen zamanlarda görülmeye devam edecektir.
Bütün bunlara 1 milyon metreküp atık neden olmuştu. Kütahya’da karşı karşıya olduğumuz tehlike bunun tam 25 katı büyüklüğündedir. Uzmanlar Kütahya’ya ve Eskişehir’e en kısa sürede panzehir ulaştırılması gerektiğini uyarmaktadırlar.
MTA bülteninde Siyanürün kuyumcu atölyelerinde rahatlıkla kullanıldığı söylüyor ve Gümüşhacıköy’de siyanürden bir kişinin dahi ölmediğini ve çevre felaketinin de yaşanmadığını bildiriyor.
Yine MTA Bültenine göre siyanürlü altın madeni yerleşim alanlarına kurulabilir. Atık su barajlarının tabanına da sızdırmaz jeomembran folyo konmasa da olurmuş. Tabanın kille kaplanması ve sedimantasyonla zaten sızdırmazlık sağlanabiliyormuş.
Halkımız masalla uyutulmaya çalışılıyor.

Ağır Metal - Ağır Tehlike
Maden atığı içinde bulunan metaller ve diğer elementlerin büyük çoğunluğu canlılar için zehirleyici özellikte maddelerdir. Bunlar arasında özellikle Bor (B), Kadmiyum (Cd), Krom (Cr), Berilyum (Be), Antimon (Sb), Gümüş (Ag), Arsenik (As), Kurşun (Pb), Cıva (Hg), Mangan (Mn), Nikel (Ni), Selenyum (Se), Titanyum (T), Uranyum (U), Vanadyum (V), Çinko (Zn) ve Alüminyum (AI) en önemlileridir. Bu maddeler, derişimlerinin sınır değerleri aşması halinde öldürücü etki yapabilirler.
Sızıntılarla yer altı sularının kirlenmesi, havada akıda kalan parçacıkların sulunum yoluyla alınması. . İnce taneli maden atıkları fiziksel özellikleri açısından suya doygun olduğunda ve basınca maruz kaldığında, yıkıcı edici özellikte çamur akışlarına neden olabilirler. 1966 yılında Aberfan/İngiltere, 1985 yılında Stava/İtalya'da meydana gelen kazalar buna örnektirler.
Maden atıklarının su kirliliği ve duraysızlık dışında çevre üzerindeki diğer önemli etkileri; görsel kirlilik, arazinin toprak yapısını bozulması sonucu verimliliğinin azalması, ekosistemin bozulması, tozlanma ve erozyondur.

Tehlike Dört Yanda

Üç tarafı denizlerle çevrili yurdumuzun dört bir yanı Zehirli maden atık barajlarıyla çevrilmiştir. Gediz Ovası’nı İzmir’e kadar riske sokan Turgutlu'daki Çal Dağı’nda İngiliz maden şirketi European Nickel tarafından işletilen madende “sülfürik asit liç yöntemi ile açık havada madencilik” yapılıyor. Madene atık asit barajları büyük risk taşıyor. Siyanürlü altına karşı ilk mücadeleyi veren Bergama’daki altın madenin yanı sıra, Erzincan İliç’teki gibi maden işletmelerinde ve Emet, Bigadiç, Bandırma, Seydişehir’deki atık barajları da çevre ve insan için tehdit yaratıyor.

Deprem kuşağında yer alan ve eğimli yapıya sahip Türkiye gibi bir ülkede atıklar konusunda çok daha fazla özen ve duyarlılık gerekmektedir.
Eğer büyük çevre felaketleri yaşamak istemiyorsak maden çıkarımında Siyanür ve Sülfürik asit gibi çevre için tehlike oluşturacak yöntemleri yasaklayarak işe başlamalıyız. Atıkları katılaştırma yöntemiyle “Filtreleme-susuzlaştırma ve tam su çevrimi” döngüsü kullanılarak riski en aza indirmek durumundayız.
Yoksa kendi ülkelerinde kirli yöntemlerle çalışamayan uluslararası maden şirketlerinin madenleri işlettikten sonra kirletip gittiği maden çöplüğü bir ülke haline geleceğiz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GDO YÖNETMELİĞİ

GDO YÖNETMELİĞİ ÇIKTI Gen kaynaklarımız tehlilkede; gıdalarımız daha güvensiz! Dünyada gen transferleriyle üretilen GDO'lü tarımsal ürünlerin yaygınlaşması ile birlikte tüm ülkeler bu ürünlere karşı çeşitli önlemler ve uygulamalar hayata geçirdiler. Bazı ülkeler bu ürünlerin insana ve doğal flora ve faunaya verdiği zararı önemseyerek yasaklarken bazıları da sınırlı serbestlik yolunu seçti. Ancak başta ABD olmak üzere Çin, Brezilya, Hindistan, Arjantin, İspanya, Meksika'nın da içinde olduğu Otuzu aşkın ülke GDO'lu ürünleri serbest bırakmış durumda. Ülkemizde hükümetler ise bu GDO konusunda 1998'den beri beri bir “Biyogüvenlik Yasası” için tasarı hazırlamalarına karşın; bu ürünlerin ülkemize girişlerine sessizce onay verdiler. Öte yandan da GDO'lu ürünlerin ülkemizde yasak olduğunu açıklamaktan geri kalmadılar. GDO'lu ürünlerin Doğal ortama, insan sağlığına ve gen kaynaklarıne olumsuz etkileri bilim insanları ve araştırmacılarca ortaya konulup gerekli uyarıların y

BİLİMİ HALKLA BULUŞTURAN BİLİM İNSANI: ARŞİMET

Bilime sayısız katkılar sunan Arşimet o dönemde Yunan adası olan Sicilya’nın Sirakuza şehrinde doğmuştur.(MÖ:287) Dönemin bilim insanları Dünya'yı ve Evren'i anlamaya ve onu hesaplamaya çalışıyorlardı Dünya'yı, Ay’ı, Güneş’i ve yıldızları nasıl ölçeceklerdi? Yıldızlar ne kadar uzaktaydılar? Evren’i kim ölçecekti? İskenderiye bilim ocağında yetişmiş Arşimet bu işi üzerine aldı. Çalışmalarına o güne kadar astronomların kafasını yoran sorun olan dünyayı ölçmekle işe başladı. Arşimet,İskenderiye Kütüphanesine sunmasına rağmen kabul görmeyen "Kum Tanelerinin Sayısına Dair’ kitabını Kral Gienon’a sunarak: “Syrakuzai’de ya da Sicilya’daki kumları değil, üzerinde insanın yaşadığı ve yaşamadığı, bütün kıtaları kastediyorum.” diyecektir. Kum taneciğini baz alarak ölçümler yapan Arşimet yıldızların çok uzak olduğunu öğrenmiştir. İskenderiye’de Nil nehrini dizginleyerek tarlaların sulanmasında kullanılan Arşimet Burgusu’nu icad etmiştir. Ve bu icadı uzun sure İspanya&