Ana içeriğe atla

YOKSULUN SUYLA İMTİHANI

YOKSULLARIN SUYA ERİŞİM GİDEREK ZORLAŞIYOR
"DÜNYA SU GÜNÜ" olan 22 Mart yaklaşırken Dünya'daki temiz su kaynakları giderek azalmakta ve suya erişim günden güne zorlaşmaktadır.
Bu azalış endişe verecek boyutlara ulaşırken 2030 yılında su sıkıntısı yaşayacak ülkeler arasında TÜRKİYE de bulunmaktadır.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması amacıyla 22 Mart'ı “Dünya Su Günü” olarak ilan ederken; susuzluktan doğacak sorunları da gözler önüne seriyor.(*)
- Son 100 yılda dünyada su tüketimi 10 kat artarken, kişi başına düşen su miktarı yarı yarıya azaldı.
- Sanayileşme, çarpık kentleşme, nüfus artışı ve atık su sorunu nedeniyle temiz suya ulaşmak gittikçe zorlaşırken, dünya nüfusunun yüzde 20’si içilebilir temiz sudan mahrum.
- Dünyada 748 milyon kişi, bir başka deyişle her 10 kişiden biri güvenilir suya erişemiyor.
- Dünyadaki okulların 1/3’ünde güvenilir su bulunmuyor.
- Düşük ve orta gelirli ülkelerde, sağlık tesislerinin 1/3’ü güvenilir su kullanamıyor.
- Dünyada 470 milyonu aşkın kişi su kıtlığı çeken bölgelerde yaşarken, her yıl başta çocuklar olmak üzere 10 milyon kişi sudan kaynaklanan salgın hastalıklar sebebiyle hayatını kaybediyor.
- 2030 yılına kadar küresel su talebinde yüzde 55’lik bir artışın yaşanması beklenirken, söz konusu yılda mevcut su kaynakları toplam su talebinin yalnızca yüzde 60’ını karşılayabilecek.
TÜRKİYE SU YOKSULU
Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye, aslında sanıldığı gibi su zengini ülkelerden biri değil.
Türkiye’de kullanılabilir su potansiyeli 112 milyar metreküp. Bu rakamın yaklaşık 7 milyar metreküpü içme ve kullanma suyu olarak, 5 milyar metreküpü sanayide, 32 milyar metreküpü de tarımda kullanılıyor.
Yeraltı ve yerüstü doğal kaynaklarımızdan olan suya erişim giderek zorlaşıyor. Neredeyse elimizi yıkayabileceğimiz temizlikte bir dere kalmadı. Ergene, Porsuk, Büyük ve Küçük Menderes, Ankara dere ve ırmakları can çekişiyor. Tuz gölü yok oluyor. 50 yılda sulak araziler yarı yarıya azaldı. Bursa Kestel Ovası'nın yeraltı suları, uluslararası kola şirketlerinden birine özel izinle derin sondaj kuyusuyla peşkeş çekiliyor. İç, Güney, Güneydoğu, İç Ege, Anadolu bölgelerimiz çölleşiyor. Daha da sayabiliriz... Kâr hırsı insan ve doğayı tahrip ediyor. Ancak doğal/ekolojik dengeyi gözeten bir yaşam projesi tahribin durdurulmasını sağlayabilir.
Parası olanın suya erişme sorunu yok. Yoksula da "arabana benzin alıyormuşsun gibi suya para vereceksin", deniyor.. Azaldıkça şişelenen su tekellerin elinde toplanıyor. Hem bir silah hem de zenginleşme aracaı olarak kullanılıyor.
Sonuç: Halk olarak suyumuza sahip çıkarak boşa harcanmasını, kirlenmesini ve bir avuç rantiyenin elinde toplanmasını önleme sorumluluğumuz var.
Su hayattır, özelleştirilemez! Temiz ve sağlıklı su herkesin doğal hakkıdır!
(Kemal KURTUL- Zir. Müh.)
(*) Veriler 2016 yılına aittir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MADEN ATIK BARAJLARI VE ÇEVRE

Yağmur Yağmasın Siyanür Akmasın! Kemal KURTUL Ziraat Mühendisi 11.05.2011 Ülkemizde 50-100 milyon metreküp zehirli maden atığı olduğu tahmin edilmektedir. Bu miktardaki bir atığın herhangi bir şekilde çevreye akmasıyla oluşacak yıkım da devasa olacaktır. Çevreye zararı olmadığı belirtilen Kütahya’daki atık su barajındaki bendin yıkılmaması için neredeyse “yağmur yağmasın” duasına çıkacağız. Kütahya Gümüşhacıköy yakınlarındaki Eti Gümüş AŞ’ye ait maden işletmesine ait olan siyanürlü atık depolama barajının bentlerinden biri kısmen yıkıldı. Üç kademeli olan barajda zehirli atıklar son sete binerek bu sette sızıntı meydana getirmeye başladı. Yöre halkının anlatımları ve Çevre Mühendisleri Odasının incelemelerine göre barajdaki sızıntılar tarlalara kadar ulaşmıştır. Ve bendin her an yıkılması tehlikesi mevcuttur. Yetkililere göre herhangi bir tehlike yoksa da; bu bölgede su içmek dahi yasaklanmalıdır. Çünkü her an siyanür zehirlenmesi yaşanabilir. Litrede 8 mg siyanür 60 kg’lık bir insan

GDO YÖNETMELİĞİ

GDO YÖNETMELİĞİ ÇIKTI Gen kaynaklarımız tehlilkede; gıdalarımız daha güvensiz! Dünyada gen transferleriyle üretilen GDO'lü tarımsal ürünlerin yaygınlaşması ile birlikte tüm ülkeler bu ürünlere karşı çeşitli önlemler ve uygulamalar hayata geçirdiler. Bazı ülkeler bu ürünlerin insana ve doğal flora ve faunaya verdiği zararı önemseyerek yasaklarken bazıları da sınırlı serbestlik yolunu seçti. Ancak başta ABD olmak üzere Çin, Brezilya, Hindistan, Arjantin, İspanya, Meksika'nın da içinde olduğu Otuzu aşkın ülke GDO'lu ürünleri serbest bırakmış durumda. Ülkemizde hükümetler ise bu GDO konusunda 1998'den beri beri bir “Biyogüvenlik Yasası” için tasarı hazırlamalarına karşın; bu ürünlerin ülkemize girişlerine sessizce onay verdiler. Öte yandan da GDO'lu ürünlerin ülkemizde yasak olduğunu açıklamaktan geri kalmadılar. GDO'lu ürünlerin Doğal ortama, insan sağlığına ve gen kaynaklarıne olumsuz etkileri bilim insanları ve araştırmacılarca ortaya konulup gerekli uyarıların y

BİLİMİ HALKLA BULUŞTURAN BİLİM İNSANI: ARŞİMET

Bilime sayısız katkılar sunan Arşimet o dönemde Yunan adası olan Sicilya’nın Sirakuza şehrinde doğmuştur.(MÖ:287) Dönemin bilim insanları Dünya'yı ve Evren'i anlamaya ve onu hesaplamaya çalışıyorlardı Dünya'yı, Ay’ı, Güneş’i ve yıldızları nasıl ölçeceklerdi? Yıldızlar ne kadar uzaktaydılar? Evren’i kim ölçecekti? İskenderiye bilim ocağında yetişmiş Arşimet bu işi üzerine aldı. Çalışmalarına o güne kadar astronomların kafasını yoran sorun olan dünyayı ölçmekle işe başladı. Arşimet,İskenderiye Kütüphanesine sunmasına rağmen kabul görmeyen "Kum Tanelerinin Sayısına Dair’ kitabını Kral Gienon’a sunarak: “Syrakuzai’de ya da Sicilya’daki kumları değil, üzerinde insanın yaşadığı ve yaşamadığı, bütün kıtaları kastediyorum.” diyecektir. Kum taneciğini baz alarak ölçümler yapan Arşimet yıldızların çok uzak olduğunu öğrenmiştir. İskenderiye’de Nil nehrini dizginleyerek tarlaların sulanmasında kullanılan Arşimet Burgusu’nu icad etmiştir. Ve bu icadı uzun sure İspanya&