Ana içeriğe atla

UMUT VE AYDINLIĞA YÜRÜYEN BİLİM İNSANI: GİORDANO BRUNO

GERÇEĞİN SAVAŞÇISI İNSAN İRADESİNİN YENİLMEZLİK TİMSALİ Soylu bir ailenin çocuğu olarak 1548 yılında İtalya'nın Nola kasabasında dünyaya geldi. On altı yaşındayken Dominikan tarikatına girdi. Kopernikus sistemi ile tanışınca, Bruno tarikat mensubu bir kişi olmaktan sıyrıldı. Bilimsel çalışmaları ve felsefi düşünceleri nedeniyle dinsizlikle suçlandı. Engizisyonun kovuşturmalarına uğradı. İtalya’da çalışmalarını yürütemez duruma gelince Fransa’ya geçti. Burada dinsel baskıları eleştiren çalışmaları yürütür. Daha sonra Londra’ya geçerek hicivli diliyle otoriteleri rahatsız eder. Oxford’daki bir tartışmada üniversite profesörlerini mat eder. Öğrenciler çoşku içindedir, yeni düşüncelere sarılırlar. Sonra yine Paris’e geri dönmek zorunda kalır. Aristoteles’in doğa felsefesine karşı Bruno’nun evrenselliği çarpışır. “Sınırsız mekandaki sonsuz maddeler bir bütünlük içindedir. Dünya sonsuz gezegenler ve yıldızlardan sadece biridir ve hiçbir ayrıcalığı yoktur. Uzay yaratılmamıştır ve hiçbir şey değişmez değildir” demektedir Bruno. Gerçekleri her durumda savunur. Sözler onundur: "Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım." Eğemenlerin ve kilisenin toplum, bilim ve aydınlık üzerindeki otoritesini reddeder. Bu yüzden hiçbir yerde çalışmalarına izin vermezler. Engizisyon tarafından yargılanmayacağı söylenerek italya’ya davet edilir. İtalya’ya dönünce engizisyon mahkemelerinde 8 yıl boyunca ağır işkencelere uğrar. Tek istedikler pişman olması ve yanıldığını kabul etmesidir. Bruno korkunç işkencelere karşı direnmektedir. 14 Ocak 1599’da son uyarı yapılır. “Yanıldığınızı ve pişman olduğunuzu kabul edin ve imzalayın.” Bruno’nun yanıtı ise nettir; “pişmanlık duyacağım hiçbir düşünceyi benimsemedim.” Makemenin kararı “Bruno kafirdir yakılarak arındırılacaktır”. Bruno’nun cevabı gecikmez “siz kararı bildirirken korkuyorsunuz; fakat ben dinlerken korkmuyorum.” 17 Şubat 1600’de yakılarak idam edilir. Tanıklardan biri şöyle diyecektir: “İşkenceler yüzünden çok kan yitirmişti. Güçsüz ve zayıftı. Mafsalları tekerlek işkencesinden yırtılmıştı. Etleri bazı yerlerinde kemiğine kadar parçalanmıştı… Odun yığınına götürüldü ve orada soyuldu. Ardından direğe bağlandı ve canlı olarak yakıldı.” BRUNO 414 yıl öncesinden günümüze ve geleceğe seslenmeye devam ediyor: “Bilgisizliğin azgınlığına karşı savaştım. İnanınki dünya nimetleri, ya da öz saygı için bu acıya katlanmıyorum, yaşamı bende çok seviyorum; fakat inançlarım bunun üstündedir.” “Zaferin elde edilebilir olduğunu düşünerek mertçe savaştım. Ne yazık ki ruhumun gücü bedenimden esirgenmiş. İnanıyorum ki gelecek kuşaklar gerçek uğruna savaşmayı tüm yaşam zevklerinden üstün tutacaklardır.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MADEN ATIK BARAJLARI VE ÇEVRE

Yağmur Yağmasın Siyanür Akmasın! Kemal KURTUL Ziraat Mühendisi 11.05.2011 Ülkemizde 50-100 milyon metreküp zehirli maden atığı olduğu tahmin edilmektedir. Bu miktardaki bir atığın herhangi bir şekilde çevreye akmasıyla oluşacak yıkım da devasa olacaktır. Çevreye zararı olmadığı belirtilen Kütahya’daki atık su barajındaki bendin yıkılmaması için neredeyse “yağmur yağmasın” duasına çıkacağız. Kütahya Gümüşhacıköy yakınlarındaki Eti Gümüş AŞ’ye ait maden işletmesine ait olan siyanürlü atık depolama barajının bentlerinden biri kısmen yıkıldı. Üç kademeli olan barajda zehirli atıklar son sete binerek bu sette sızıntı meydana getirmeye başladı. Yöre halkının anlatımları ve Çevre Mühendisleri Odasının incelemelerine göre barajdaki sızıntılar tarlalara kadar ulaşmıştır. Ve bendin her an yıkılması tehlikesi mevcuttur. Yetkililere göre herhangi bir tehlike yoksa da; bu bölgede su içmek dahi yasaklanmalıdır. Çünkü her an siyanür zehirlenmesi yaşanabilir. Litrede 8 mg siyanür 60 kg’lık bir insan

GDO YÖNETMELİĞİ

GDO YÖNETMELİĞİ ÇIKTI Gen kaynaklarımız tehlilkede; gıdalarımız daha güvensiz! Dünyada gen transferleriyle üretilen GDO'lü tarımsal ürünlerin yaygınlaşması ile birlikte tüm ülkeler bu ürünlere karşı çeşitli önlemler ve uygulamalar hayata geçirdiler. Bazı ülkeler bu ürünlerin insana ve doğal flora ve faunaya verdiği zararı önemseyerek yasaklarken bazıları da sınırlı serbestlik yolunu seçti. Ancak başta ABD olmak üzere Çin, Brezilya, Hindistan, Arjantin, İspanya, Meksika'nın da içinde olduğu Otuzu aşkın ülke GDO'lu ürünleri serbest bırakmış durumda. Ülkemizde hükümetler ise bu GDO konusunda 1998'den beri beri bir “Biyogüvenlik Yasası” için tasarı hazırlamalarına karşın; bu ürünlerin ülkemize girişlerine sessizce onay verdiler. Öte yandan da GDO'lu ürünlerin ülkemizde yasak olduğunu açıklamaktan geri kalmadılar. GDO'lu ürünlerin Doğal ortama, insan sağlığına ve gen kaynaklarıne olumsuz etkileri bilim insanları ve araştırmacılarca ortaya konulup gerekli uyarıların y

BİLİMİ HALKLA BULUŞTURAN BİLİM İNSANI: ARŞİMET

Bilime sayısız katkılar sunan Arşimet o dönemde Yunan adası olan Sicilya’nın Sirakuza şehrinde doğmuştur.(MÖ:287) Dönemin bilim insanları Dünya'yı ve Evren'i anlamaya ve onu hesaplamaya çalışıyorlardı Dünya'yı, Ay’ı, Güneş’i ve yıldızları nasıl ölçeceklerdi? Yıldızlar ne kadar uzaktaydılar? Evren’i kim ölçecekti? İskenderiye bilim ocağında yetişmiş Arşimet bu işi üzerine aldı. Çalışmalarına o güne kadar astronomların kafasını yoran sorun olan dünyayı ölçmekle işe başladı. Arşimet,İskenderiye Kütüphanesine sunmasına rağmen kabul görmeyen "Kum Tanelerinin Sayısına Dair’ kitabını Kral Gienon’a sunarak: “Syrakuzai’de ya da Sicilya’daki kumları değil, üzerinde insanın yaşadığı ve yaşamadığı, bütün kıtaları kastediyorum.” diyecektir. Kum taneciğini baz alarak ölçümler yapan Arşimet yıldızların çok uzak olduğunu öğrenmiştir. İskenderiye’de Nil nehrini dizginleyerek tarlaların sulanmasında kullanılan Arşimet Burgusu’nu icad etmiştir. Ve bu icadı uzun sure İspanya&